Ayetleri iniş sırası gözetmeden, sebeplerini araştırmadan direkt olarak anlamaya çalışmak, farklı görüşlerin doğmasına sebep oluyor.
Farklı görüşlerin akabinde yoldan çıkmalar ve sapık fırkalar oluşuyor.
Kısa bir ayet dahi sebeplerini araştırmadan, ne niyetle nazil olduğu bilinmeden, başını ve sonunu okumadan insanların zihinlerinde bulanıklığa, kalplerinde de ikiliklere sebep oluyor.
Birde düşünün, daha okumadan birbirlerine kopyala yapıştır şeklinde sözüm ona ayet hadis paylaşanlar var ki, bunu yapmayın.
Vatandaşın çoğu tuvalette bunları okuyor yada paylaşıyor. Yapmayın, etmeyin efendim...
Bir başka ekip ise en tehlikeli olanı. "Bence böyle, bencesi şöyle, ayet böyle demiş ama gizli mesajla denilmeye çalışılan budur..!" gibi benzer sözler ile tüm cahiliye akımını peşinde toplayan bidât ehilleri var ki, hiç durmayın hemen kaçın böylesinden.
Ayetler ve hadisler ehlinden yada temiz kitaplardan öğrenilir.
Mevlâ Teâlâ bizlere bilmemiz gereken herşeyi delilleri, ispatları ve şahitleri ile nakil etmiş.
Önümüzden gidenler bunları bize aktarmış.
Bize neyin lazım olduğu açık ve net bildirilmiş.
Bu, aynı bir dere misali, susayan gider içer suyunu...
Su içmek istemeyen adama su verilir mi?
Suyun ne olduğunu bilmeyen, suya gitmeyen sudan bahsedebilir mi? İstediği kadar yanıyorum desin! İnanan var mı? İnansa inansa anca bir cahil buna kanar...
O kaçacaklarımıza gelince;
Kim size korku egemenliği ile hükmediyorsa, o işte bir sorun var demektir.
Rahmaniyeti unutmayın ve O 'na sığının.
Yaratılandan korkan kişi, insanlığının sarayına oturmamış padişah gibidir.
Herkes kendi sarayında sultanların Sultanına hürmet eder.
Bu yüceler yücesi Sultanın isteği, korku ve sevginin başının kendisinin olduğu ve bu makama ortağının olmadığının bilinmesidir...